“İmdat!”
Kara tenli kadının çığlıkları yankılanıyordu tenha koridorda
koşarken. Ayağında topuklu ayakkabı olduğu için rahat değildi. Üstündeki krem
rengi elbisesine uygun olsun diye giydiği topukluları şimdi canını yakıyordu.
Arkasına baktı göz ucuyla, peşindeki adam hala takip ediyordu.
“Neler oluyor?”
Kendi kendine sorduğu bu sorunun cevabı o kadar belirsizdi
ki. Bir anda kendini bu ıssız binaya atmak zorunda kalmıştı. Peşindeki her
kimse yaklaşıyordu. Sesini duyan yoktu zira dışarıdaki iş makinelerinin
gürültüsü her yanı dolduruyordu.
Koşmaktan ziyade ayaklarındaki acıdan durdu bir merdivenin
başında. Burası geniş bir boşluğa açılıyordu. Birkaç metre önünde ki cam
mekanın içi diğer her yer gibi boştu. Kaçacak bir yer ararken bir gürültü koptu
dışarıdan.
“Hayır!”